Şeytan’ın Günlüğü

Leonid Andreyev’in 1919 yılında yazdığı ve ölümü nedeniyle yarım kalan Şeytan’ın Günlüğü ile tekrar karşınızdayım. Kitabın içeriğine değinmeden önce biraz yazarın hayatı hakkında bilgi vermek istiyorum. Oldukça sıkıntılar içerisinde büyüyen Andreyev 1894 yılında intihara teşebbüs etmiş ve kurtulmuştur. Ardından psikolojik sorunlar yaşamaya başlamıştır. Bir süre sonra Petersburg Üniversitesi’nde yarım bıraktığı hukuk eğitimine devam etme kararı almış bu sırada ilk öykülerini yazmaya başlamıştır. Aynı zamanda resim yaparak ailesine katkıda bulunmuştur. Okulunu bitirdikten sonra aslında bu mesleğe uygun olmadığını fark eden Andreyev bir süre sonra kaleme aldığı eserleri ile Maksim Gorki tarafından keşfedilmiş ve edebiyat dünyasında sağlam bir yer edinmiştir. 1919 yılında göç ettiği Finlandiya’da beş parasız bir halde hayata vefat etmiştir.

İsminden de anlayacağınız gibi bu kitap canı sıkıldığı için dünyaya inme kararı alan bir Şeytan’ın kaleme aldığı günlüğünü ele almaktadır. Şeytan yeryüzüne Henry Wandergood adındaki 38 yaşındaki Amerikalı bir milyarderin bedenine girerek inmiştir. Yanına yine cehennemden çıkıp insan suretine bürünmüş sekreteri Irvin Toppi’yi almıştır. 1914 yılında tren ile Roma’ya doğru yola çıkan ikili tren kazasından son anda atlayarak kurtulmuşlardır. Roma yakınlarında bir eve sığınmışlardır. Bu evde Magnus ve kızı Maria ile karşılaşan karakterlerimiz büyük bir şaşkınlık içinde kalır. Bunun nedeni Maria’nın Meryem Ana’ya olan benzerliğidir.

Kısa bir süre sonra Roma’da bir konağa yerleşen Şeytan’ımız halk tarafından coşku ile karşılanmıştır. Özellikle X. Kardinal’in paralarının peşinde olduğu karakterimizin ise aklında tek bir kişi vardır. Maria. Evlerinde kaldığı süre boyunca düşünce yapısı oldukça hoşuna giden Magnus’u kendisine yardımcı olması için konağına çağıran Şeytan kısa bir süre sonra kendini kötülükle dolu bir oyunun içerisinde bulur. Kitabın sonunda Şeytan eğlenmek için geldiği yeryüzünde insan denilen varlığın kendisinden kat be kat daha kötülükle dolu olduğunu keşfederek büyük bir şaşkınlık içerisinde kalmıştır.

Şeytan’ın bile saf-temiz kaldığı bu dünyayı onun ağzından mizahi bir dilde okuduğumuz bu kitabı oldukça beğendim. İlk 100 sayfası biraz ağır ilerlese de ve sonradan hızlanan ve bitirdikten sonra özümsemesi uzun süren Şeytan’ın Günlüğü’nü okumanızı tavsiye ederim.

Değerlendirme: 8.5 / 10.

Yorum bırakın

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın